26 Ekim 2017 Perşembe

Üç kadın. Üç yaşam. Üç öykü


Üç kadın. Üç yaşam. Üç öykü

Delidolu Yayınları, kült yazar Gertrude Stein’ın, yaşadıkları toplumlarda varlık göstermeye çalışan üç ayrı kadının hikâyesini anlattığı Üç Yaşam kitabını okurlarla buluşturuyor. Kitap, kendine özgü edebi tarzıyla başta Hemingway olmak üzere pek çok yazara ilham veren Stein’ın ilk eseri olma özelliğini taşıyor.

Modernist edebiyatın öncü isimlerinden Gertrude Stein, Üç Yaşam kitabında hayata tutunmaya çalışan üç kadın karakterin hikâyesini, dönemin toplumsal gelişmeleriyle harmanlayarak anlatıyor. Edebiyatın kilometre taşlarından biri olarak görülen ve birçok yazara ilham veren Üç Yaşam, kültleşmiş bir ilk eser olarak nitelendiriliyor.

Deneysel yazılarıyla, Kübizmin resimde gerçekleştirdiğini edebiyatta var etmek isteyen Gertrude Stein’ın bu kitabı, yayımlandığı dönem büyük bir ilgiyle karşılandı ve olağanüstü bir gerçekçilik ürünü olarak nitelendirildi. Başta Hemingway olmak üzere birçok yazarı etkilemiş olan Gertrude Stein, bu üç öyküyle hayata dair parçaları değil; hayatın kendisini olduğu gibi ortaya koyarken, benimsediği yenilikçi edebi eğilimleri yansıtan kusursuz bir metin sunuyor.

Delidolu Yayınları etiketiyle ilk kez Türkçe olarak okurla buluşan Üç Yaşam, alt sosyokültürel sınıfa mensup üç farklı kadının, Anna, Lena ve Melanctha’nın hikâyelerini ne basite indirgeyerek ne de yücelterek anlatmayı başarıyor.

Türkiye’de geniş bir okur kitlesi bulunan Gerturde Stien Üç Yaşam ile yaşama tutunmaya çalışan bütün kadınların yolunu aydınlatıyor.

Künye:
Üç Yaşam
Yazan: Gerturde Stein
Türkçeleştiren: Gökçe Yavaş
Fiyat: 18,00 TL
Baskı Detayları: 284 sayfa, holmen, yetişkin, öykü
Temalar: Kadın, modernizm, toplum, toplumsal cinsiyet

Gençleştiren 11 besin

Gençleştiren 11 besin “Ömür uzadıkça insanların ortak meraklarından biri nasıl genç kalabilecekleri oldu. Genç kalmak ve yavaş yaşlanmanın formülü ise çok eski zamanlarda Hipokrat tarafından verilmişti: “Besinler ilacınız olsun.” İşte size gençleşmek için sofralarınızda yer vereceğiniz ilaç gibi 11 besin:


BALIK: Balıkta bulunan omega-3 yağ asitlerinin vücutta birçok kronik hastalığın ortaya çıkmasına yol açan inflamasyon (yangı, iltihap) durumunu azalttığı uzun zamandan beri bilinen bilimsel bir gerçek. Omega-3 yağ asitleri aynı zamanda kendimizi daha mutlu ve enerjik hissetmemizi sağlıyor. Yeterli omega-3 yağ asidi tüketenlerin kilo yönetiminde daha başarılı oldukları da biliniyor.

BRASSİCA SEBZELERİ: Karnabahar, brokoli, Brüksel lahanası, lahana ve mor lahana gibi sebzeler içerdikleri izotiyosiyanatlar ile özellikle kolon, akciğer, pankreas, prostat ve mide kanserlerine karşı koruma sağlarlar. Brassica sebzelerinden maksimum fayda elde etmek için haşlamak yerine buharda pişirmeyi tercih etmelisiniz.


KÜÇÜK KIRMIZI MEYVELER: Böğürtlen, ahududu, yabanmersini gibi küçük kırmızı-mor meyveler içerdikleri antioksidanlarla yaşlanmayı geciktirici etki gösteriyorlar. Besinlerin anti-aging etkilerini gösteren Dünya’da geçerli ORAC puanlandırma sisteminde ilk sıralarda yerlerini alıyorlar.

ZEYTİNYAĞI: İçerdiği tekli doymamış yağ asitlerinin ve bazı antioksidan öğelerin kalp sağlığını korumaya ve geliştirmeye yardımcı olduğu uzun zamandan beri biliniyor. Bazı bilimsel çalışmalar kimi kanser türlerine karşı da koruma sağladığından bahsediyor. Zeytinyağı anti-aging etkili ve sağlıklı bir gıda olsa da 1 tatlı kaşığı 50 kalori içeriyor. Bu nedenle de tüketim miktarı konusunda dikkatli davranmakta fayda var.

KAKAO: Panamalılar arasında kalp hastalıklarının en düşük görüldüğü Kunalılar incelendiğinde diğer Panamalılardan farklarının kakao içeceklerini sıklıkta tükettikleri olduğu fark edildi. Bilim adamlarının bu konuda yaptıkları araştırmalar sonucunda kakaonun kalp hastalıkları, demans ve tip 2 diyabete yakalanma riskini azalttığı belirlendi. Kakaonun damarları koruyucu etkisi olduğu düşünülmektedir.

SÜLFÜR İÇEREN SEBZELER: Soğan ve sarımsak gibi sebzelerin içerdikleri sülfürlü birleşiklerin anti-aging etkisi olduğu biliniyor. Anti-aging etkileri bakımından sıralandıklarında kuru sarımsak başı çekiyor. Onu taze sarımsak, kuru soğan, taze soğan ve pırasa takip ediyor.

TURUNCU SEBZELER: Havuç, bal kabağı ve tatlı patates gibi sebzelere turuncu rengi veren beta-karoten güçlü bir antioksidan. Özellikle deri bütünlüğü ve göz sağlığı açısından da önem taşıyor. Yapılan bilimsel çalışmalar kalp ve kemik sağlığını korumakta önemli olduğunu göstermiştir.

ZERDEÇAL: Son yıllarda üzerine yapılan bilimsel çalışmaların giderek arttığı baharatlardan biri olan zerdeçalın içerisinde bulunan kurkumin antioksidanının Alzheimer’a karşı koruma sağladığı düşünülmektedir. Yine diyabetin ilk alarmı olan insülin direncini kırmaya yardımcı olduğuna dair bilimsel çalışmalar vardır.

DOMATES: İçerdiği laykopen ile prostat kanserine yakalanma riskini azalttığı biliniyor. Laykopen aynı zamanda güneş ışınlarına karşı derimizi koruma altına alıyor ve kollojen adı verilen ve kaybı ile cildimizin yaşlandığı maddenin yıkımını azaltıyor.

KARPUZ: Birçok insan çok şekerli olduğunu düşündüğünden tehlikeli olduğunu zannetse de karpuz içerdiği sitrulin ile bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve vücudu toksin öğelerden arındırıyor.

AVOKADO: Yağ içeriği yüksek olan bir meyve olan avokadoda bulunan yağlar kalp sağlığı açısından oldukça önemli ve gerekli. Avokado aynı zamanda yüksek protein içeren diyetler sonucunda vücutta oluşan asit durumunu dengelemek konusunda da yardımcı. Yine yapılan bilimsel çalışmalar avokadonun yanında tüketildiği besinin vücutta daha etkin kullanılmasına yardımcı olduğunu gösteriyor. Avokado antioksidan etkili E vitamininden de zengin.”

25 Ekim 2017 Çarşamba

Fizik: Beşinci Elementten Kuarklara Kısa Bir Tarih

Koç Üniversitesi Yayınları (KÜY), Fizik ve Bilim Tarihi kategorisinde Fizik: Beşinci Elementten Kuarklara Kısa Bir Tarih kitabını yayımladı. Worcester College ve Oxford Museum for History and Science’ta üst düzey araştırma görevlisi olarak görev yapan John L. Heilbron tarafından kaleme alınan ve Toros Öztürk tarafından çevirisi yapılan kitap, fizik tarihine ışık tutuyor.

İnsanlık tarihinin 2.500 yıllık bir dönemini kapsayan Fizik, Eski Yunan filozoflarından İslam bilginlerine, Copernicus’tan ve Galilei’den CERN’deki araştırmacılara kadar tarih boyunca fizikçilerin yaklaşımlarını inceliyor. Heilbron, hepsinin ortak noktası olan insanın özgürleşme sürecine dikkat çekerken, fizik bilimindeki köşe taşları ve teknolojik gelişmelerle ilgili de kapsamlı bilgiler veriyor.

Fizik teriminin icat edildiği antik çağlardan günümüze kadar gelen fiziğin evriminin öyküsü, yazarın deyişiyle “doğanın ilahsızlaştırılma ve insan özelliklerinden kurtulma” sürecidir aynı zamanda. Köken olarak felsefenin içinden çıkan fiziğin felsefeyle olan ilişkisinin evriminin ortaya konması ve fiziğin 20. yüzyılın ikinci yarısında felsefeden kopuşunun irdelenmesi, kitabı bilim felsefesi kitapları arasına sokuyor.

Künye Bilgisi:
Fizik: Beşinci Elementten Kuarklara Kısa Bir Tarih
Yazar: John L. Heilbron
Çevirmen: Toros Öztürk
Fiyat (KDV Dâhil): 20 TL
Ana Kategori: Fizik, Bilim Tarihi
Ebat: 13,5 x 20 cm Sayfa Sayısı: 191

24 Ekim 2017 Salı

Başlangıç şömizli

Çıktığı gün çok satanlar listesinde birinci sırada yerini alan Dan Brown’ın son romanı Başlangıç şömizli özel baskısıyla meraklılarını bekliyor!
3 Ekim 2017’de okurlarıyla buluşan ve tüm dünyada büyük yankı uyandıran Başlangıç ile Dan Brown, bu sefer de insanlığı başlangıçtan bugüne meşgul eden iki temel soruyu soruyor:
“Nereden geldik? Nereye gidiyoruz?”

Kim olursan ol, neye inanırsan inan,
Çok yakında her şey değişecek...
Genç adam, aniden üç büyük dinin temsilcilerine döndü. “Şaşırtıcı bulacağınızı tahmin ettiğim bilimsel bir buluşum sebebiyle bugün buradayım. İnsanlık deneyimimizin en temel iki sorusuna cevap bulma ümidi ile yıllardır peşinden koşuyordum. Bu bilginin tüm inananları derinden etkileyeceğinden eminim. Nasıl desem, ‘yıkıcı’ diye tanımlanabilecek bir değişikliğe sebep olabilir. Birazdan görecekleriniz, dünyayla paylaşmayı umduğum sunumun kaba bir kesiti. Fakat bunu yapmadan önce dünyanın en etkili din adamlarına danışmak, en çok etkilenecek kişilerce nasıl algılanacağını öğrenmek istedim.” Piskopos, haham ve ulema birbirlerine baktılar, sıkılmış görünüyorlardı. Piskopos, “İlginç bir girizgâh Bay Kirsch. Bize gösterecekleriniz dünya dinlerinin temelini sarsacakmış gibi konuşuyorsunuz," dedi. Genç adam kutsal metinlerin saklandığı bu eski mahzende etrafına baktı. Temellerini sarsmayacak, yıkacak, diye düşündü. Din adamları üç gün içinde bu sunumu bir etkinlikle insanlara duyuracağını bilmiyorlardı. Bunu yaptığında tüm insanlar, dini öğretilerin gerçekten de ortak bir noktası bulunduğunu anlayacaklardı: Hepsinin tümden yanlış olduğunu...
Nereden geldik? Nereye gidiyoruz?
İnsanoğlunu başlangıçtan bugüne meşgul eden bu iki temel soruya cevap bulma iddiasındaki bir fütüristin tam da keşfini açıklayacağı gece her şey trajik bir biçimde karanlığa gömülür. Eski öğrencisinin sunumuna davetli olan Simgebilim Profesörü Robert Langdon söz konusu keşfi öğrencisinin anısına dünyaya duyurmaya karar verir. Ancak kendisini bekleyen şifrelerden, acı sürprizlerden ve ölümcül fanatiklerden habersizdir...

10 Ekim 2017 Salı

1940: Gelecekte Uçan Arabalar Olacak 2017: Yetersiz İnternet Erişimi

     
 1940: Gelecekte Uçan Arabalar Olacak 2017: Yetersiz İnternet Erişimi

Dünya çapında internet ve sosyal medya kullanımı her sene artıyor ancak bu artış tüm dünya ülkelerinde eşit ve dengeli değil. Ya da internet erişimi sağlanan her ülke yeterli hıza sahip değil. Bizlerde Pazarlama Türkiye olarak, We Are Social ve Hootsuite’ın iş birliğinde hazırlanan 2017 Dijital raporunu infografikler üzerinden dünyadaki internet ve sosyal medya kullanımını incelemek istedik. 

Şu an dünya nüfusunun yarısından fazlası internet kullanıyor. 2012’deki ilk araştırma verileri göz önünde bulundurulduğunda kullanım oranı geçen beş senede % 80’in üzerinde artmış durumda.

İnternet kullanıcılarının bu yılki toplam sayısı 354 milyon seviyelerinde seyrediyor ve kullanıcıların % 90'dan fazlasının mobil bir cihaz aracılığı ile internet kullandığı görülüyor. 

5 Ekim 2017 Perşembe

MFÖ konseri


Müziğin efsanevi grubu Mazhar-Fuat-Özkan (MFÖ), 20 Ekim Cuma akşamı Zorlu Center Meydan Katı Park alanında hayranları ile buluşacak.

Birbirinden unutulmaz şarkıları ile 7’den 70’e herkesin zevkle dinlediği grup, 20:00’de başlayacak konserinde, tüm zamanlara damgasını vurmuş en sevilen şarkılarından oluşacak repertuvarları ile sevenlerine müzik dolu bir gece yaşatacak.

Zorlu Center Meydan Katı Park Alanı’nda gerçekleşecek konser, herkesin ücretsiz katılımına açık olacaktır.

Gülme: Bir Tutkuya Dair Notlar


Gülme: Bir Tutkuya Dair Notlar

Çoğu gülme kuramı, gülmeyi bir şeye verilen tepki olarak görür ve tepki verilen o komik, grotesk, saçma şeye odaklanır. Anca Parvulescu ise gülmeyi başka tutkuların emaresi olarak görmüyor, onu kendi başına bir tutku olarak ele alıyor. Dolayısıyla bizi neyin güldürdüğünü, gülmenin nedenini veya kökenini sorgulamak yerine bizzat gülme mefhumuna odaklanıyor.

Gülme meselesini, insan yüzü meselesinden ayırmak mümkün değildir. Eğer insan, gülen hayvansa, bu, yüzü olan bir hayvan oluşuyla ilintilidir. Gülerken gürültülü ve buruşuk bir hale giren çehre, yavaş yavaş düzelip, sakin, sessiz bir gülümseyiş biçimine kavuşur; bu gülümseyiş, bir dizi toplumsal duygunun belirtisi olarak tahayyül edilir. Elinizdeki çalışma, görgü kuralı kitaplarının, felsefi tezlerle, edebi metinlerle ve görsel kültürle diyalog içinde hareket ederek, gülümseyen çehrenin normatif estetiğinin üretilme sürecinin izini sürüyor. Edepsizlik sayılan abartılı, tutkulu, denetimsiz gülmenin baskıcı ciddiyet karşısındaki isyankâr durumunu inceliyor. Kitabın ana savlarından biri, gülümseme ile gülmenin bir süreklilik arz etmediğidir. Gülemediğimizde çoğunlukla gülümseriz; gülümseme, nadiren hakiki bir gülmeye dönüşür.

Parvulescu’nun bu çalışması, gülmenin sınırlı ve kırılgan bir arşivini gün yüzüne çıkarıyor. Bizi bu arşivde zaman geçirmeye davet ediyor. Her ne kadar bu çalışma, “gülmenin uygarlaşmasını”, önermelerinden biri olarak kabul etse de, öncelikle yirminci yüzyılın kahkahacılarıyla ve gülme dostlarıyla ilgileniyor. Bu amaçla, yirminci yüzyıl Batı dünyasını ve bunun siyasi, bilimsel, felsefi, estetik serüvenlerini gözden geçirmeye çalışan yeni bir uğraşa katılıyor. Sorduğu temel soru şudur: Yirminci yüzyıl nasıl gülmüştür?

Prof. Anca Parvulescu, St. Louis’deki Washington Universitesi’nde, Karşılaştırmalı Edebiyatta Lisansüstü Çalışmalar Direktörüdür. Modernizm ve modernite, yirminci yüzyıl edebiyatı ve eleştirel kuram, anlatı ve roman, toplumsal cinsiyet ve feminizm konuları üzerinde çalışmaktadır.